Vedat Türkalı - Tek Kişilik Ölüm


1989; Ayrıntı Yayınları, 1. Basım Eylül 2015, 239 syf.


Silahlı eyleme katılmış oğullarının akıbetini bekleyen, yirmi yıl önce boşanmış bir ana babanın öyküsü Tek Kişilik Ölüm. Esas itibariyle iki bölümden oluşan kitapta ilk bölüm baba Nazif'e, ikinci bölüm ise anne Gülşen'e ayrılmış. 

"İnsan denen çilenin içinde tel tel saklı çürük iplikler, 
çözülüp açılmadıkça nereden bileceksin?"

Karamsar bir pencereyle açılır hikaye ve görüş saatini bekleyen Nazif'i görürüz. Kahvede çay içip ısınırken, oğluyla görüşmek için sırada beklerken, art arda içtiği sigaraların dumanları arasında geçmişine kaçamak yolculuklar yapar Nazif; karakterin iç hesaplaşmasına ilk elden tanık oluruz. Çok da ilgili olmadığı örgüt eylemlerine Gülşen ile tanıştıktan sonra iyiden iyiye karışan, cezaevinde yatan Nazif, işkence altında arkadaşlarının ismini verdiği için karısı tarafından terk edilmiştir. Taşraya tayin olan annesiyle birlikte büyüyen ve silahlı eyleme katıldığı için idamla yargılanan oğluna ise yabancılaşmıştır. Cezaevinde, örgütü yönetenlerle karşılaşınca büyük bir hayal kırıklığına uğrayarak bu işlerden çekilmiştir. 

Üçüncü bölümden itibaren Gülşen'in öyküsü, örgütün gizli kalmış üyelerinden İlyas Tartan'ın intiharıyla başlar. Sayfaları çevirdikçe oğluyla, Nazif'le ve örgütle olan ilişkisi hakkında daha fazla bilgi sahibi oluruz. Tüm yaşadıklarından sonra, örgüte son derece bağlı olan Gülşen bile kafasını kurcalayan asıl soruya gelip takılır: Kandırıldık mı?

Yalın bir çelişki içindedir aslında. Bunun asıl sebebi oğludur. Bir yandan oğlunun kurtulmasını isterken bir yandan da pişmanlık yasasından faydalanırsa hain olarak damgalanmasından ve babasının Levent'i bunu yapması için kandırmasından korkmaktadır. 

Çarpıcı bir gerçeklikle kurgulanan karakterlerden Nazif'e ayrılan bölüm daha çok bir içe dönüş, kendisiyle hesaplaşma biçimindeyken Gülşen'in öyküsünde TKP'nin geçirdiği değişim okuyucuya aktarılır. Özellikle intiharın şokunu atlattıktan sonra okuduğu İlyas Tartan'ın notlarında TKP ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler verilirken görece karamsar bir tablo çizilir. 

Anlatının orta yerinde yer alan bu üç kişilik parçalanmış ailenin bireyleri kendi dünyalarında tek başlarına ölmektedirler aslında; ikisi ruhen, biri bedenen...

"İnsanız; vaktimiz de o kadar az ki..."

Yazar, pek çok romanında olduğu gibi yine yılgın ve zayıf bir erkeğin karşısına güçlü bir kadın kahraman koymuş. Genel itibariyle karanlık; umutsuzluğun ve çaresizliğin hakim olduğu bir roman ve yine kalp rahatsızlığı olan bir karakter çıkıyor karşımıza. Yazarın kalp rahatsızlıklarından tekrar tekrar dem vurması, ailesi ya da kendisi ile ilgili bir rahatsızlıktan kaynaklanabileceği gibi siyasi yaşamda hayal kırıklığına uğradığı düşüncesinin bir sembolü de olabilir. Toplumsal başkaldırının simgesi ise cezaevinde akıbetini bekleyen asi oğul Levent'tir. 

"Korkunun üzerine çıkıp inançları uğruna
 her şeyi göze alarak direnmektir asıl insanca olan..."

Başından sonuna dek içsel hesaplaşmaların yapıldığı, ihanet / sadakat (davaya, eşe, arkadaşlara), yalnızlık, aldatılmışlık, hayal kırıklığı gibi temaların işlendiği, gayrı resmi bir tarihsel belge niteliğinde olan Tek Kişilik Ölüm inceliğine rağmen ağır bir kitap. 

Septimus'un Notu: Ayrıntı Yayınlarından çıkan elimdeki baskıda, epey basım hatası yapılmış. 



Yorumlar

Popüler Yayınlar