VEDAT TÜRKALİ - Fatmagül'ün Suçu Ne?


















1986; Kırmızı Kedi Yayınları, 1. Basım Kasım 2011, 116 syf

"Fatmagül'ün dramı, aslında hem büyük kentlerde hem de kırsalda pek çok genç kızın, kadının yaşadıklarının bir aynası. Kadının ezilmişliğinin, çaresizliğinin bir öyküsü. 

Güzeldir, Fatmagül, aşıktır Mustafa'sına ve bir sığıntı gibidir abisinin evinde. Mustafa ile evleneceği günü heyecanla, sevinçle bekler. Ne var ki, o gün gelmeden çok şey değişir hayatında; ummadığı anda, ummadığı yerde felaketi yaşar." (Arka Kapak)

Vedat Türkali'nin ilk olarak Umutsuz Şafaklar adıyla 1986'da yazdığı ve Fatmagül'ün Suçu Ne? başlığıyla sinemaya ve televizyona uyarlanan bu eseri Sebahat Altıparmakoğlu senaryodan yola çıkarak öyküleştirmiştir. Tam da bu nedenle kitabın yazılışındaki 'senaryo' havası ağırlığını korumakta, kitap kısa 'öykü sahnelerinden' oluşmaktadır. Biçim ya da yazılış tekniği ve öykünün derinliği bakımından eleştirilse de işlenen konu hala güncelliğini ve önemini korumaktadır. 

İsmini duyunca daha genç arkadaşlarımın aklına televizyon dizisi gelecektir, eminim. Temel konu ve karakterler orijinal senaryodan alınmış olsa da dizi, aslından farklılaştırılarak günümüze uyarlanmıştır. (1986 yapımı orijinal filmi izlemek isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.)

"Kimmiş günahsız? Havva anamız mı? Meryem anamız mı? 
Kızın ne suçu var? Bu kız senin talihin belki de!Kötü mü oldu? 
Dostunu düşmanını öğrendin. At kafandan artık!"

Konusu ve karakterleri hakkında herkesin yeteri kadar bilgisi olduğuna inanıyorum. Bu nedenle ayrıntıya girmeyeceğim. Bu yazıyı yazarken ister istemez Harari'nin insanların yarattığı tüm kurumların hayal ürünü olduğu tezi geldi. Düşününce, bu toplumsal gerçekliği biz yarattık ve bundan zarar gören yine biziz. İstesek bunu değiştiririz ama değiştirmek işimize gelmez. Çünkü değişim zordur, acılıdır, sancılıdır ve değiştirmektense acı çekmeyi tercih ederiz. Oysa değiştiremediklerimizin acısı, değişimin acısından çok daha büyüktür ve sadece bizi değil çocuklarımızı, torunlarımızı, geleceğimizi esir alır. Çünkü birilerinin egemenlik kurması, birilerinin boyun eğmesi gerekir; çünkü toplumsal düzen ancak bu şekilde sağlanır ve bizler bu yangının içinde yaşamaya devam ederiz; yaşadığımızı zannederek... 

2005 yılında ceza kanunundan çıkarılan tecavüzcüsüyle evlenme, bugün yine gündemde. Mağdurla evlenen failin cezadan kaçamayacağını büyük bir zafer kazanmış gibi açıklasalar da, hangi baba kızına tecavüz eden adamı damadı, torunlarının babası olarak kabul edebilir?

"Fatmagül, evlerinin önündeki taşa oturmuş denize bakıyordu, 
gözleri bir noktaya bağlanmış gibi kıpırtısız... 
Ezik, acılı bir bakıştı bu."

Toplumsal baskı ve şiddet; kadının birey olma hakkının hiçe sayılarak cinsiyetinden ötürü 'meta' muamelesi görmesi, paranın gücüyle işlediği suçlardan kolayca sıyrılan zenginlere karşılık fakirin acizliği ve ezilmişliği gibi temaların da işlendiği kitabı, derinlik ve bütünlük eksikliğine rağmen okuyun; filmi de izleyin mutlaka. Belki bir şeyleri değiştirmek istersiniz. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar